Onları vitrinde görür görmez vuruluyoruz! Ayakkabı alışverişi sırasında bazen gözlerimiz ihtişamına öylesine kapılıyor ki, tüm gün parmaklarımıza Çin işkencesi uygular mı ya da günün sonunda ayaklarımız su toplayıp iki katına çıkar mı; umurumuzda dahi olmuyor… Ta ki, o yerlere göklere sığdıramadığımız ayakkabıyla ilk günü geçirene kadar. Ayakkabı konusunun başlı başına ayrı bir tutku olduğunu kabul ediyor ve saygıyla şapka çıkarıyoruz. Öte yandan modayı ayakta tutan bir tahta sahip olduğunu ve kombinlerin vezir de, rezil de edeni olduğunu biliyor ve yine bu güçlü etkisi önünde saygıyla eğiliyoruz. Buraya kadar her şey son derece saygı çerçevesinde ilerliyor. Peki ya ayaklarınız? Sizce de o narin parmaklarınız da bir nebze saygıyı hakketmiyorlar mı? Dış görünüşü, şıklığı, trend olması ve kominize yakışmasının önemli olduğu kadar ayak yapınıza olan uygunluğu da oldukça önemli. Aksi halde, ya o çok sevdiğiniz ayakkabıyı kaybedersiniz ya da ayaklarınızı!
Soluğu ayakkabı mağazasının görkemli vitrinlerinde almadan önce ayaklarınız hakkında fikir sahibi olmalısınız. Ve elbette ki elde ettiğiniz bu veriler sadece teoride kalmamalı, bunları “ayakkabı alırken dikkat etmem gerekenler” olarak aklınızın bir yerine not düşmeli ve gösterişli tasarımlarına kapılmadan önce mutlaka hatırlamalısınız.
Hepimizin parmak izleri gibi, ayak yapısı da farklıdır. Bu da demek oluyor ki, mağazada gördüğünüz o ayakkabının size uygun olduğundan emin olabilmek için; sadece ayak numaranızdan bir çiftin bulunuyor olması yeteli değildir. Örneğin taraklı bir ayak yapınız varsa, ne kadar içiniz giderse gitsin ya da indirimi yüzde kaç olursa olsun; asla ince uçlu ve dar formdaki bir ayakkabıyı satın alarak ayaklarınıza işkence etmeyin. Bunu zaten ayakkabıyı denediğinizde de anlarsınız. Tabii “Birkaç kez giydikten sonra açılır” tarzında bir teselliniz yoksa…
Gece boyunca mışıl mışıl uyurken beynimiz gibi bedenimiz de dinlenir, böylelikle tüm yorgunluk ve ödem vücudumuzdan atılmış olur. Fakat gün boyunca üzerlerine basmamıza müsaade eden ayaklarımız, bu yoğun koşuşturma ile uyandıktan birkaç saat kadar sonra ortalama bir şişkinliğe kavuşurlar. Sabahın ilk saatlerinde ise ayaklarımızda bu şişkinliğin izleri neredeyse görülmez. Fakat az evvel de belirttiğimiz gibi, bu kalıcı değildir ve sadece birkaç saat sonra her şey eskiye dönecektir. Bu sebeple ayakkabı konseptli bir alıverişe çıkmadan önce, saatin 12’yi geçmiş olduğundan emin olun!